9 Ekim 2011
Armağan Başlı
Faruk Ildız
Levend Kılıç
Fikret Uçar
Sabah 7 gibi ekip Batıkent’ten çıktı yola. Faruk ağabey’in x3 gelin gibi süzülerek bizi uzaklaştırdı Eskişehir’deki dertlerimizden… Ormangüzle yoluna doğru tırmandık ve köy girişindeki çeşmenin önünde bıraktık aracımızı. Yanımıza hafif nevale alarak yola koyulduk. Amacımız köyün içinden ormana yollanmak, köy mezarlığının yanından olgun eriklerimizi yedik, turuncu erikler sonbaharın hüzünlü tadını bıraktı dudaklarımızda. Doğa yeni bir dönemeçteyim der gibi kızıl, sarı, toprak sarıları ve turuncuları serpiştirmişti çılgın yeşillerin yanına…
Bizim geldiğimize pek bir sevindi sarıçam, göknar, akağaç, göknar, ladin, meşe ve diğerleri. Biraz daha parlatalım yapraklarımızı, daha bir ışıltı saçalım der gibi, yıkadılar yapraklarını indiren yağmurda. Sohbet de koyu mu koyu, özlediğimiz dostluk ve birliktelik doğanın içinde yeşerdi biranda. Dönüşte Ormangüzle bahçelerinden bir ses işittik, “Enişte”!.. bizim dayı Ormangüzlenin ileri gelelerinden, onunla da haşır neşir olduk, hal hatır sorduk. 69 yaşın enerjisiyle bahçeden fırladı, bizimle arabaya kadar yürüdü. İki lafın belini bükelim dedik, sohbeti koyulaştırdığımızda ayrılık vakti gelmişti…
Lodosun bizi bozmasına izin vermeye pek niyetimiz yoktu. Çeşme başındaki güzel ve sağlıklı bir atışırmanın ardından Eskişehir’e yönlendik. Hayata bir çizik daha atmış olmanın verdiği keyifle evlerimizin yolunu tuttuk…
Sağlık ve sevgiyle
Both comments and pings are currently closed.